6 Ekim 2007 Cumartesi

Ekolojik plastik geliyor

AA - WASHINGTON - ABD'deki Michigan Üniversitesi araştırmacıları, 'kâğıt kadar ince, çelik gibi sağlam' plastik üretti. Kil ve zehirli olmayan bir yapıştırıcıdan üretilen plastiğin, doğada kolay yok olma özelliğine sahip olduğu açıklandı. Araştırmayı yürüten Nicholas Kotov, bu plastiğin ekolojik olarak tanımlanabileceğini ve üretim maliyetinin de düşük olduğunu anlattı. Bu malzeme kimya fabrikalarında gaz elemanlarını ayırmak için gereken enerji tüketimini azaltabilecek, mikroçip ya da biomedikal sensör teknolojisini iyileştirmek, güvenlik araçlarını korumak için daha güçlü ve daha hafif zırh üretmek gibi amaçlarla kullanılabilecek.
Radikal

5 Ekim 2007 Cuma

Faizler daha hızlı düşürülmelidir...

Eylül ayı enflasyon rakamları iyi geldi. Elbette Ramazan ve eylül ayının mevsimsel özellikleri nedeniyle bu seferki verilerin yorumu biraz daha karmaşık ama her şey bir yana önemli olan rakamların beklentilere kıyasla daha düşük çıkması. Tüketici enflasyonunda beklentiler yüzde 1.2-1.3 arasında bir yerdeydi. Gerçekleşme yüzde 1.03 oldu. Biraz daha ilginci 12 aylık rakamlarda. Burada tüketici enflasyonu yüzde 7.39’dan yüzde 7.12’ye geriledi. Demek ki enflasyon uluslararası çizgisini izliyor ve kademeli olarak geriliyor. Beklentiler yüzde 7’nin altına inmeye başladı. Amerika’da tüketici enflasyonu beklentileri yüzde 3 civarında... Çin’de ise yüzde 7’ye gidiyor. Son rakamlar Türkiye’de enflasyonun uluslararası ölçülere artık iyice yaklaştığını bir kez daha ispatlıyor. Mali disiplinin ve uluslararası trendlerin olumlu bir sonucu. Elbette enflasyon rakamlarında bundan sonra oynamalar olacaktır. Ama şu anda görünen faizleri artık daha hızlı indirme zamanı geldiğidir. Yanlış bir yorum ‘YTL cinsi faizler inerse o zaman talep artar... Enflasyon yine yükselir.’ YTL cinsi faizlerin iç talep üzerinde marjinal bir etkisi olabilir. Ama kendimizi kandırmayalım. Yüzde 17 artı kredi risk primi yüzde 20 eder. Reel faiz olarak bakın yüzde 12. Şimdi faizlerin 200 baz puanı indirildiğini düşünün. Reel faiz yüzde 10’a geriler. Evet kendimizi kandırmayalım. Yüzde 10 reel faizle ne yatırım yapılabilir... Ne ev alınabilir... Ne de tüketimi sürdürmenin bir anlamı vardır. Türkiye’de faizler öyle bir seviyede ki borçlanmanın yolu zaten YTL değildir. Yüksek faiz... Düşük faiz Aslında yüksek faizi savunanların bir kısmı gayet iyi biliyor. Yüksek YTL cinsi faizler bir çok bakıma talebi arttıran bir etki yapıyor. Çünkü bazı borçlanma çeşitlerinde faizi düşürüyor. Hatta bakın ne hale getiriyor. Diyelim ki yıl başında gittiniz İsviçre Frangı cinsinden borçlandınız. Üstelik kredi riskiniz yüksek... hem de çok yüksek. Yine de yüzde 5-6 gibi bir faiz verirsiniz. (İsviçre bir düşük faiz ülkesi.) Ama... Yıl başından bu yana YTL İsviçre Frangı karşısında yüzde 10 değer kazanmış durumda. Bu böyle kalsa bile borçlanma maliyetiniz... Şimdi dikkat edin... Eksi yüzde 4’e gelir. Yani hem borç almışsınız... Hem de üstüne para kazanmışsınızdır. Ödediğiniz faiz negatiftir. Neden? Carry Trade Evet negatif faiz söz konusudur çünkü Türkiye’de faizler yüzde 17’nin üzerindedir. Bu da dışarıdan oluk gibi sermaye getirmektedir... Örneğin kamyon dolusu İsviçre Frangı borçlanılmaktadır. Bunları satanlar da YTL almaktadır. Bu YTL’nin İsviçre Frangı karşısındaki gücünü artırır. Borçlanma maliyetlerini birkaç yıl için negatife çeker. Sonuç Yüksek YTL cinsi faizler hem şirketlerin, yatırımcıların bilançolarını bozmakta... Hem de dış borçlanmayı artırmaktadır. Carry Trade’in güçlü oldu zamanlarda Türkiye- Brezilya gibi ülkelerde talep her zaman güçlü olmuştur. Bu da enflasyonist bir baskı yapmıştır. YTL cinsi faizlerin düşürülmesi iç talebi ancak marjinal miktarda arttırır. Ama başka bir çok dengesizliğin düzelmesine de yardımcı olur. YTL cinsi faizlerin şimdiki seviyesinde kalması için bir neden yoktur. Tek söylenecek, faizin düşecek olması ile bazı oyucuların daha az faiz geliri elde edecek olmalarıdır.
05.10.2007-Salih NEFTÇİ

Dünyanın en yaşanası ülkesi Finlandiya

Reader's Digest adlı Amerikan dergisinin yaptığı araştırmaya göre, soğuk Kuzey ülkeleri yeryüzünün en yeşil yerleri ve bunlardan Finlandiya yaşanacak için en iyi ülke.
Derginin dünyanın en yeşil, en yaşanabilir ülkeler ve şehirleri araştırmasında, ilk beşi, sırasıyla Finlandiya, İzlanda, Norveç, İsveç ve Avusturya oluşturdu. Bu ülkeleri de İsviçre, İrlanda, Avustralya takip etti.
Gelir, eğitim gibi sosyal etkenlerle çevre etkenlerinin incelendiği araştırmada, Finlandiya'nın kaliteli hava ve suyunun yanı sıra bebek ölümlerindeki düşük oranı, vatandaşları doğal afetlerden, su kirliliğinden koruması açısından birinci sırada olduğu belirtildi.
Toplam 141 ülke arasında Türkiye'nin 70'inci sıraya yerleştiği araştırmada ABD 23, İngiltere 25, Rusya 51 ve Çin 84'üncü sırada yer aldı.
Araştırmada en yaşanabilir ülke sıralamasında son beşiyse tümü Afrika'dan olan Çad, Burkina Faso, Sierra Leone, Nijer ve en alt sırada yer alan Etiyopya oluşturdu.

YAŞANACAK ŞEHİRLER
Reader's Digest araştırmasında, yaşamak için en iyi şehir olarak da dünyadaki 72 büyük şehir arasında Stockholm birinci seçildi.
Toplam 72 şehrin yer aldığı listede, Stockholm'ün ardından Oslo 2, Münih 3, Paris 4 ve Frankfurt 5'inci sıraya yerleşti. Almanya'dan 4 kentin ilk 10'da yer aldığı araştırmada, New York 15, Londra 27, Madrid 56 ve Atina 63'üncü sırada bulunuyor.
Yaşamak için en iyi şehirler listesinin son iki sırasınıysa Çin'den Şangay (71) ve Pekin (72) aldı.

Çin mobilyaları, Avrupa ürünü diye satılıyor

Elektronik, oyuncak ve tekstilin ardından mobilyada da Çin ürünlerinin, sektörü sıkıntıya soktuğu bildirildi.Adana Sanayi Odası (ADASO) Yönetim Kurulu Üyesi ve mobilya ihracatçısı İlker Gezerşen, ihracatçı mobilya firmalarının, en önemli pazarları olan Fransa ve Almanya gibi ülkelerde Çin mobilyaları ile rekabet edemez duruma geldiğini kaydetti.Avrupa pazarını kaptırdıkları Çin'in şimdi de Türkiye pazarında pay almaya başladığını anlatan Gezerşen, ''Ankara, İstanbul ve Adana gibi sektörün önde gelen illerinde kurulu mobilya firmalarının yaşadığı durgunluğa, Çin ürünleri de eklenince endişemiz arttı. Büyük ve orta ölçekli bazı firmalar tarafından ithal edilen çok miktardaki Çin mobilyası, ucuz iş gücü ve malzemeyle düşük fiyata üretiliyor, ardından Avrupa ürünü olarak lanse edilerek iç piyasaya sürülüyor'' dedi.Gezerşen, döviz kurlarının gerçek değerinden düşük seviyede olmasının da ithalatı cazip duruma getirdiğini vurgularken, şunları söyledi:''Bunun sonucunda Çin dünya piyasalarını olduğu gibi Türkiye piyasasını da zorlamaya başladı. 2-3 yıl önce çok düşük seviyede olan Çin malı mobilyalar, son aylarda artarak ithal edilmeye başlandı. Bu ürünler, gerçek değerinin 2 katına Avrupa ürünü şeklinde lanse ediliyor. Tüketici gerçek değerinin üzerinde satılan mobilyanın Çin ürünü olduğunu anlamıyor.''
''BÜYÜK SERMAYELİ KURULUŞLAR GETİRİYOR''-Adana Mobilyacılar Sitesi Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Sevdimbaş da, yüksek girdi ve vergiler nedeniyle zor durumda olan sektör çalışanlarının yüksek istihdam ve katma değerle önemli bir güç olmalarına karşın, ne yazık ki çıkış bulamadıklarını kaydetti.Sorunlara bir de özellikle büyük sermayeli kuruluşların getirtiği Çin malı mobilyaların eklendiğini ifade eden Sevdimbaş, ''işler iyiden iyiye içinden çıkılamaz duruma geldi. Burada tüketici de yanıltılıyor. Yüksek fiyata satılan ancak yerli üretim kadar sağlam ve kaliteli olmayan mobilyalar bir süre sonra kullanılamaz duruma gelince tüketici uğradığı zararı anlayacak. Zor şartlar altında, en iyiyi üretmeye çalışan yerli kuruluşlar korunmalı, piyasa haksız rekabete uğratılmamalı'' dedi.
Stargazete